Yer: Billkent Üniversitesi
Ders: Türkçe 101
Dönemin ilk dersine girmiştik. Ali isminde top sakallı, gözlükleri kalın çerçeveli, entel mi entel bir hoca dersimize girmişti. Tabi ilk ders olunca tanışalım dedik. Sırayla soruyor, ismin ne, nerelisin, kimi okursun vs. diye.
Sıra bana geldi. Önce ismimi söyledim. Sonra hocamız "Nerelisin?" diye sordu. "Konya" dedim. Daha sonra bana Konya'nın isminin nereden geldiğini sordu. Ben de kısaca anlattım. Kendisi ise bir şehir efsanesi haline gelen iki derviş hikayesini bildiğini söyledi.
Neyse, daha sonra "En son okuduğun kitap neydi?" diye sordu. Aslında bu tür sorulara pek hazır cevap olmasam da yazın sonuna doğru art arda devirdiğim iki Christie romanı işe yaramıştı. Biraz da çekinerek "Evil Under the Sun" yani "Ölüm Oyunu" dedim. Daha sonra da en sevdiğim en çok okuduğum yazar olarak Agatha'yı söyledim.
Hoca'nın verdiği cevap biraz tuhafıma gitti. Hocamız Agatha'nın kendi zamanında okunduğunu söyledi. Şaşırarak "Hala okunuyor mu?" dedi. Ben de "Hocam tümünü bitirene kadar niyetlendim" dedim.
Aslında orada Christie'nin romanları imdadıma yetişmişti. Sadece bana değil, yanımdaki arkadaş da 'Ha, ben de Agatha'yı çok severim' diyerek hocanın ısrarcı sorularından kaçış imkanı buldu. Yani ona da ilham kaynağı olmuştu.
18 Mayıs 2008 Pazar
En Fazla Okuduğum Yazar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder