21 Haziran 2008 Cumartesi

Hercule Poirot Kimdir?


Hercule Poirot Agatha Christie tarafından yaratılan hayali Belçikalı dedektif karakteridir. Miss Marple ile birlikte, Christie'nin en ünlü ve uzun süreli karakteridir ki 33 romanda ve 54 kısa öyküde boy göstermiştir.

Poirot ekranlara, filmler ve diziler için, Albert Finney, Peter Ustinov, Ian Holm, Tony Randall, Alfred Molina ve en ünlüsü, David Suchet gibi çeşitli aktörler tarafından aktarılmıştır.

Etkileyenler
Poirot 'un karakteri zamanın diğer iki ünlü hayali dedektifine dayanıyordu: Marie Belloc Lowndes'un Hercule Popeau'suna ve Frank Howel Evans'un Monsieur Poiret' ine - Londra'da yaşayan emekli bir Fransız polisine - İlk Poirot romanlarındaysa Arthur Conan Doyle'in açık bir etkisi vardır. Otobiyografisinde Christie şunu kabul eder "Ben hala Sherlock Holmes geleneğinde yazıyordum-tuhaf dedektif, acemi yardımcı, Lestarde tipinde bir Scotland Yard dedektifi, müfettiş Japp gibi." Doyle kendi açısından Sherlock Holmes'un, Edgar Ellan Poe'nin hayali Fransız dedektifi Auguste Dupin modeline dayandığını kabul eder, ki onun muhakemesi Hercule Poirot'un 'küçük gri hücrelerine' olan itimadını öncü olmuştur.

Aynı zamanda, Poirot W.Mason'un hayali dedektifine de büyük bir benzerlik taşır - Müfettiş Hanaoud ilk olarak 1910'da 'At the Villa Rose' da ortaya çıktı yani ilk Poirot romanından 6 sene önce.

Christe'nin Poirot'u Belçikalıydı. Yukarıda bahsedilen örneklerin aksine, Poirot karakterinin oluşumu 1916'daki ilk dedektif kitabının bir ürünüydü(İlk kitabı 1920'de basılmasına rağmen). Poirot'un Belçikalı olması sadece Belçika'nın Almanlar tarafından işgal edilmesi değil, aynı zamanda, Christie bu kitabı yazdığında, Belçikalılara sempati duymanın vatanseverliğin bir ifadesi olarak düşünülmesi bakımından ilginçtir. Çünkü Almanların Belçikayı işgali ülkesi için Birinci Dünya Savaşında savaş nedeni olmuştur.

Popülaritesi
Poirot'la ilk tanıştığımız roman The Mysterious Affair at Styles (Ölüm Sessiz Geldi-Styles'daki Esrarengiz Cinayet) 1920'de ve son romanı Curtain (Ve Perde İndi...) 1975'dedir. Poirot tarihte kendisine ölüm ilanı verilen tek hayali kahramandır. NewYorkTimes'da "Hercule Poirot is Dead; Famed Belgian Detective" ("Hercule Poirot Öldü; Meşhur Dedektif") denilmiştir.

Christie onu 1930'da 'çekilmez biri' olarak tanımladı ve 1960'daysa onu 'nefret uyandıran, gösterişli, can sıkıcı ve ben merkezcil' olarak resmetmiştir. Fakat halk Poirot'u sevdi ve Christie onu öldürmeyi reddetti, ki bunu halkın sevdiği şeyi üretmenin kendi görevi olduğunu iddia ederek yaptı. Ve halkın sevdiği şey Poirot'tu.

Hercule Poirot'un Tüm Hikayeleri İçin Tıklayınız

Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Hercule_Poirot

Konya Polisi Hercule Poirot'a Taş Çıkartıyor! 2


Taksici Cinayeti
Büro çalışanları bir cinayeti çözmek için önce işe iyi konsantre olunması gerektiğine inanıyor. Bu amaçla bürodaki odaların duvarlarına, dedektifleri motive etmek için öldürülen kişilerin isimleri büyük harflerle yazılıyor. Bu olaylardan biri de Temmuz 2005’te Beşyüzevler Semtinde Hakkı Önsarıcı adlı taksicinin öldürülmesidir. 37 yerinden bıçaklanarak öldürülen taksicinin üzerinde cüzdanı ve paraları olmadığı tespit edilir. Faillerin, çaldıkları taksiyi 15 km uzaklıktaki Bosna Hersek Mahallesi’nde terk ettiği dakikalar sonra öğrenilince tüm ekipler bu bölgeye yönlendirilir. Katillerin evde üstlerini değiştirdiği düşünülerek taksinin terk edildiği bölgedeki apartmanlarda ışığı yanan daireler not edilir.

Taksicinin birçok yerinden bıçaklandığı için katillerin üzerine bulaşan kanının bir yerlere bulaşmış olabileceği düşünülür. Ekip, apartmanlarda tek tek kan izi arar. 5’inci gün bir apartmanın asansöründe kapkara bir kan lekesi bulunur. Altıncı katta da benzer bir leke vardır. Bu kattaki dört daireden biri, olayın olduğu gece ışığı yananlar listesindedir. Polis bekâr evine operasyon düzenlediğinde taksicinin cüzdanı, olayda kullanılan bıçaklar ve poşetlerin içinde kanlı elbiseler ele geçirilir. Operasyon esnasında bu şahıslar evde yoktur. İçtikleri sigara izmaritleriyle DNA testi yapılır ve eve gidip gelenlerin olayın zanlıları olduğu ispat edilir. Böylece cinayet kısa sürede çözülür.
Galerici Cinayeti
Ocak 2007’de galerici Ömer Güraslan, beyaz bir minibüsle evinin önünden kaçırılır. Aynı gece bir çöplükte şahsın cesedi bulunur. Galericinin kaçırıldığı noktaya yakın yerlerdeki kamera kayıtları incelenir. Bir mağazaya ait güvenlik kamerasından beyaz bir minibüsün hızla gittiği tespit edilir. Görüntülerdeki küçük bir ayrıntı dikkat çeker. Minibüsün arka plakayı aydınlatan lambalarından birisi yanmıyordur. Hemen şehirde aynı marka tüm minibüsler belirlenir. Sonra da arka plakayı aydınlatan lambası yanmayan araç bulunur. Minibüste kan lekeleri vardır. Olaydan dört gün sonra zanlılar suçlarını itiraf eder. 4 lise öğrencisi, kızlara sarkıntılık ettiği gerekçesiyle galericiyi kaçırmış ve öldürmüştür.

PTT Cinayeti

Cinayet Masası’nın çözmekte en çok zorlandığı olayların başında PTT cinayeti geliyor. Eylül 2007’de PTT Borsa Şubesi’nin veznedarı Veli Sağdıç önce biber gazıyla etkisiz hâle getirilir, ardından bıçaklanarak öldürülür. Katiller kasadaki 15 bin YTL parayı da çalıp kaçar. Görgü tanıkları öğle saatlerinde şubeye üç kişinin girdiğini, birinin kadın, birinin de polis kıyafeti giydiğini söyler. Kadın sarı saçlıdır. Açık göbeğinde piercing kullandığı da notlar arasında yer alır. Şüpheliler plakasız kırmızı bir araçla olay yerinden uzaklaşmıştır. Polisin elinde ne bir kamera görüntüsü ne de somut bir delil vardır.

Polis kıyafeti satan yerler ve yol üzerindeki güvenlik kameraları kontrol edilir. Bir işyerine ait kameradan aynı marka otomobile rastlanır. Aracın plakası okunmuyordur. Ankara’ya seminere gelen Amerikalı polisler aracılığıyla bu görüntüler ABD’de bir kaset çözüm merkezine gönderilir. Plaka yine okunamaz. Kent merkezi ve çevre illerdeki otellerde konaklayanlar taranır. PTT memurunun iş ve şahsi telefonları incelenir. Şubeden 15 gün içinde yapılan yüzlerce havale işlemi gözden geçirilir. Ama sonuç alınamaz.

Bunun üzerine çeşitli senaryolar üretilir. Bu aracı kullanan faillerin, cinayetten önce keşif yapmış ve bu yüzden araçlarına bir benzinlikten yakıt almış olabilecekleri düşünülür. Konya çevresinde, 200 kilometrelik mesafede bir hafta içinde akaryakıt istasyonundan benzin alan araçların tespiti için, 4 bin 500 rulo akaryakıt fişi incelenerek 420 bin plaka belirlenir. Plakalar bilgisayara aktarıldıktan sonra aynı marka 265 araç tespit edilir. Yapılan inceleme sonucu araçlardan bir tanesinin olaydan bir gün önce emanet alındığı, olay günü akşamı ise teslim edildiği belirlenir. Emanet alan kişinin bekâr evinde kaldığı, işsiz ve borçlu olduğu öğrenilir.

Zanlıların evini takibe alan polisler, belirlenen şahsın kendi gibi borç batağında olan başka biriyle arkadaş olduğunu, eve sürekli kadınların gelip gittiğini tespit eder. Üç ay öncesine kadar eve sarışın, göbeğinde piercing olan bir kadının geldiği bu takipte ortaya çıkar. Zanlıların olay gecesi Mersin’e gidip yüklü miktarda harcamalar yaptığı belirlenir. Polis, erkek zanlılarla bir görüşme yapar. Görüşmenin ardından şahıslar, Karaman’a giden piercingli kadınla buluşur. Ardından kadını kuaföre götürüp tanınmaması için sarışın olan saçlarını meç yaptırırlar. Telefonları kırıp yeni makine ve hat alırlar. İpuçlarını birleştiren polis, ilk önce Karaman’daki ‘zayıf halka’ kabul edilen kadını yakalar.

Konya’ya getirilirken bu kadın, olayın olduğu sokaktan bilinçli olarak geçirilir. Kadın uzun uzun buraya bakar. Ailesiz büyüyen dansöz kadına sorguda ‘hanımefendi’ diye hitap edilir. Öldürdükleri kişinin eşi ve iki çocuğunun fotoğrafı gösterilince olay çorap söküğü gibi çözülür. Zanlı kadın fotoğrafı görünce, “Biz neler yapmışız?” diyerek arkada nasıl bir hayat bıraktıklarını fark eder. Çocukların babasız kaldığını görünce kendi çocukluğuyla bağ kurup suçu itiraf eder. Böylece cinayeti işleyen diğer iki erkek de yakayı ele verir.

Polis kadını Karaman’da yakaladığında “Ne yaptın anlat?” türünden sorguya çekmez. Konya’ya getirene kadar psikolojik bir zemin hazırlar. Şehre gelindiğinde pişmanlık duyması için çeşitli argümanlar kullanır. Başkomiser Güler olayla ilgili olarak “Zanlı kim olursa olsun, hangi mesleği yaparsa yapsın onun şifrelerini iyi seçmek, bunun için zanlıyı iyi tanımak gerekiyor. Olaylar ancak bu şekilde çözülebilir.” diyor.

20 Haziran 2008 Cuma

Konya Polisi Hercule Poirot'a Taş Çıkartıyor! 3

İş Adamı Cinayetleri
Konya cinayet dedektiflerinin zorlandığı olaylardan biri Ağustos 2007’de meydana gelir. Kahraman Erdem ve Mehmet Mustafa Öcal adındaki iki iş adamı esrarengiz biçimde ortadan kaybolur. Polis, her iki şahsa borcu olduğu tespit edilen ve bir turizm firmasında komisyon karşılığı çalışan bir kişiyi takibe alır. Araştırma sonucunda kişinin olay günü 10’ar kiloluk 4 adet demir ağırlık, çekiç ve naylon ip satın aldığını belirler. Zanlıyla ilgili araştırma sonrasında göllere merakı olduğunun anlaşılması üzerine gittiği 5 büyük gölün kenarlarında cinayetle ilgili iz aranmaya başlanır. Acıgöl kenarında kan izi ve saç telleri bulunur.

Zanlı gözaltına alınır. Üç gün süren sorgusunda suçlamaların hiçbirini kabul etmez. Bu iki iş adamıyla en son saat 24’te görüştüğünü, her iki şahsın Ankara’ya gitmek üzere lüks bir arabaya bindiğini öne sürer. Ankara’dan gelen dalgıç ekibi, Acıgöl’de 30 metre derine dalar. Kahraman Erdem’in cesedi gölden çıkar, deliller de cinayet dedektiflerinin gözünden kaçmaz: Maktulün kolundan çıkan saat ise 22.15’i göstermektedir. “En son iki iş adamını saat 24’te gördüm.” diyen Halil Ay adındaki zanlı, iddiası çürüyünce suçunu itiraf etmek zorunda kalır. Obruk Gölü kenarındaki kan izlerinden yola çıkan polisler tek noktadan 130 metre daldıklarında Mehmet Mustafa Öcal’ın ayaklarına ağırlık bağlanmış cesedine de ulaşır.
Domuz Bağı Cinayeti
Babasına ait dolmuşta şoförlük yapan Recep Özekerci, 28 Nisan 2001 tarihinde gece eve gelmez. Bir gün sonra minibüs terk edilmiş bulunur. 1 Mayıs’ta dolmuşçu, bir villanın inşaatında domuz bağı yöntemiyle elleri ve ayakları bağlı biçimde ölü bulunur. Dönemin polisleri minibüste yapılan incelemede üç adet sigara izmariti, 8 adet erik çekirdeği ve kuruyemiş kabuğuna rastlar. Zanlıların üç kişi olabileceği üzerinde durulur. Çalışmalar netice vermeyince dosya kapatılır.

Yeni ekip, bu olayı çözmeye kurguladıkları senaryo ile başlar. Önce maktulün ailesinin hatıra olarak evin önünde beklettiği minibüste yaşananları canlandırırlar. Sigara izmaritlerinin söndürülüş şekli incelendiğinde zanlının tek kişi olduğu tespit edilir. Erik çekirdeklerinin koltuğun arkasına atıldığı yer de tek kişiye işaret etmektedir. Cinayet büro olayın gasp olduğuna karar verir. Ancak bu gaspı yapanın Konyalı olması mümkün değildir; çünkü minibüsün terk edildiği mahal olay yerinden 3 kilometre uzaklıkta gelişigüzel bir yerdir.

Ekip, olayın meydana geldiği villada da canlandırma yapar. Elde edilen tüm yeni bulgular katilin kim, nereli ve nasıl birisi olduğu yönünde bilgilerin tespitini kolaylaştırır. Üç yıllık araştırmanın ardından minibüs duraklarına yakın barakada Batmanlı bir kişinin o dönemde kaldığı belirlenir. Mezkûr şahıs olaydan hemen sonra ortadan kaybolmuştur. Kira sözleşmesinde ismi olan kişi Batmanlı Bilal Çelik’tir. Polis 7 ay boyunca Bilal Çelik’i takip eder. Bu şahsın sigarasını nasıl söndürdüğünü bile öğrenir.

Gözaltına alınma vakti geldiğinde, “Bana 7 yıl sonra ulaştılar. Ellerinde delil yok. Blöf yapıyorlar.” düşüncesini ortadan kaldırmak için kendisine şu soru sorulur: “Neden 7 yıl sonra 70 milyonun içinden bir tek seni alıyoruz? Bunun cevabını verdiğinde bizim sana geldiğimizi anlarsın.” Minibüsten alınan 300 parmak izinden birisinin de Bilal Çelik’e ait olduğu olayın delilleri arasında yer alır. Minibüste bulunan sigara izmaritlerinden elde edilen DNA’nın zanlıya ait olduğu da ortaya çıkar. Sorgunun sonunda Bilal Çelik, ismini dahi bilmediği dolmuşçuyu öldürdüğünü itiraf eder. Bilal Çelik, dolmuş şoförünü önce iple boğarak öldürmüş, ardından Hizbullah süsü vermek için domuz bağı ile bağlamıştır.
Hayat Kadını Cinayeti
2 Mayıs 2003 tarihinde Abdülaziz Mahallesi’nde Şule takma adlı bir hayat kadını olan Songül Tekeli, çıplak vaziyette ölü bulunur. Yüzlerce kişinin ifadesine başvurulur; ama sonuç alınamaz. Dedektifler bu dosyayı yeniden açtığında kadının öldürülüş şekli, olayı farklı bir boyuta taşır. Kadın öldürüldükten sonra ev telefonu dökümleri incelenmiş; ancak herhangi bir şahsa ulaşılamamıştır. Maktulün elle boğulması cinayetin bir müşteri tarafından işlendiğini ortaya çıkarır. Üç aylık telefon kayıtları yeniden incelenir. 57 kişilik şüpheli listesi tek tek ele alınır. Katilin bıçak ya da silah taşımaması cinayetin plansız, şüphelinin ise sabıkasız olduğu tezini ortaya çıkartır.

Hayat kadınının otopsi raporunda boynunda kızarıklar olduğu yer alıyordur. Dedektifler, bu kızarıkların elleri tahrişli birisi tarafından yapıldığına hükmeder. Telefon kayıtları tekrar incelenir ve sabıkalı olanlarla ağır işte çalışmayanlar elenir. Şüpheli kişiler ise teknik takibe alınır. Domuz bağı cinayetinin çözülmesinin ardından Konya Emniyet Müdürü Mehmet Salih Tuzcu “10 yıl içinde meydana gelmiş bütün faili meçhul cinayetleri çözmeye çalışıyoruz. Şu anda ekibimiz bazı dosyaların üzerinde çalışıyor. Hiçbir faili meçhul cinayet kalmayacak. Sırası gelen zanlı yakalanacak.” sözlerinin kamuoyuna yansıması üzerine, korkuya kapılan bir kişi telefonunu kapatıp üç gün boyunca açmaz. Zanlı yakayı ele vermiştir.

Polis, bir ay takip edilen Fedayi Y. ile defalarca farklı meslek kılıflarında irtibata geçer. “Fedayi gel. Bir kadın konusu var. Bizimle merkeze geliyorsun.” denilince zanlı “Hangi kadın?” diye sormadan suçunu kabullenip polise teslim olur. 4 saatlik sorgunun ardından suçunu “Bir gençlik hatasıydı.” diyerek itiraf eder. İfadesinde, “Sıranın bana (Emniyet müdürünün açıklaması üzerine) geldiğini anlamıştım.” der. Sorgusunun ardından nezarethanede uyur. Uyandıktan sonra şunları söyler: “Suçumu size anlatarak rahatladım. İlk defa bu kadar rahat uyudum.”

Kaynak: http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=30518


18 Haziran 2008 Çarşamba

Agatha Christie'nin On Bir Kayıp Günü 2


Agatha Christie ile ilgili çıkan son kitap olan ve Altın Kitaplar'dan yayımlanan "Agatha Christie'nin On Bir Kayıp Günü" ile alakalı olarak güzel bir metin yazılmış. Altın Kitapların editorunun yazdığı bu yazının tam metnine burada yer vermek istiyorum:
"3 Aralık 1926 günü bunalım içinde bir kadın gizemli bir şekilde, İngiltere’nin Berkshire kasabasındaki evinden kayboldu. Arabasının Surrey’de terk edilmiş olarak bulunması onun can güvenliğine ilişkin kaygılar duyulmasına yol açtı. Ve söz konusu kadın bir buçuk hafta sonra Yorkshire Harrogate’deki lüks bir otelde, gazetede kendisiyle ilgili olarak yapılmış uluslararası boyuttaki araştırmalara ilişkin haberleri okurken bulundu. Bu olağandışı davranış bir tür aymazlık, meydan okuma izlenimi uyandırıyorduysa da, kocası hemen konuya açıklama getirerek eşinin geçici bir amnezi (bellek yitimi) yaşadığını ileri sürdü. Bu kadın Agatha Christie idi ve bu on bir kayıp günün etkisi yaşamının geri kalan kısmında sık sık etkisini gösterecekti.

Kaybolduğu bu günler Agatha’nın yaşamında bir doruk noktasıydı yazarın konuya ilişkin ısrarlı suskunluğu birçok karmaşık, anlaşılmaz soruyu da beraberinde getirmişti: Nasıl olur da fotoğrafını her gün gazetelerin ön sayfalarında gören biri, kendisinin İngiltere’nin en çok konuşulan kadını olduğunun farkına bile varmayabilirdi? Kaybolduğunda geride bıraktığı bir dizi mektubun önemi neydi? Kocasını onun daha önceden de kaybolma olasılığı konusunda açıklamaya iten ve bulunduktan sonra da polis araştırmalarının faturalarını ödemeye yönelten neden neydi?

Her ne kadar bu kaybolma onun ününe ün kattıysa da Agatha’nın daha önceki yaşamına ilişkin hiçbir öykü bu kayboluşun gerisindeki olağanüstü koşulları tam olarak açıklamıyordu. Araştırmamın ilk aşamalarında yazarla ilgili olarak yazılan kitapların hemen hiçbirinde edebi eleştirilerden farklı, bu konuya açıklık getiren pek fazla bir şey olmadığını keşfettim. Tüm yazarlar Agatha’nın kısa dönemli geçici bir sinirsel bunalım geçirdiğine ve bu kayboluşla birlikte adının kötüye çıkmasının onu inzivaya sürüklediğinde birleşiyorlardı. İngiltere’de aktif araştırmaya dayanan yalnızca iki biyografi vardı ve Agatha’nın uzun yaşamını kaleme alan her iki yazar da onun yaşamındaki bu karanlık evreyi izleyen tanık bulmakta zorlandıklarını itiraf ediyorlardı. Gwen Robyns 1978 yılında ailenin izni olmadan yazdığı Agatha biyografisiyle ailenin resmi açıklamalarına adeta meydan okuyor, Janet Morgan ise 1984 yılında ailenin verdiği yetkiye dayanarak kaleme aldığı biyografide bu ünlü kişinin kayboluşuyla ilgili olarak, basını olayın üstüne gereğinden fazla gitmekle suçlayarak konuyu uygun bir şekilde perdeliyordu.

Her iki yaşam öyküsü yazarının da birleştikleri nokta Agatha’nın bulunduktan sonra asla bu olayı konuşmadığıydı. Aslında bu yanlıştı. Agatha sonuçta kayboluşundan bahsetmişti ve suskunluğu bozmasındaki gerekçe de bu konuyu toplum önünde tekrar tekrar konuşmamasının nedenleri kadar öğreticiydi.

Bu kayboluşu sarmalayan gizem perdesi ve olayın mistik çerçevesi bugün bile insanları büyülemektedir. Araştırmanın sonucunda ister istemez, ortaya çıkan da, kayboluşunun ardından yirminci yüzyılın en sevilen polisiye öykü yazarı olmak üzere geri dönen bu gizemli kadını çaresizlik sınırına getiren bu çok özel ıstırabın kaçınılmaz öyküsüdür.

Jared Cade'in kaleme aldığı "Agatha Christie'nin On Bir Kayıp Günü", yazarın hayranları için ilginç detaylar sunuyor."

Kaynak: http://www.altinkitaplar.com.tr/editorden.asp?ID=107

17 Haziran 2008 Salı

Agatha Christie Fan Club


Ünlü paylaşım ve sosyalleşme platformu Facebook'da dünyaca ünlü Agatha Christie ile alakalı birşeylerin olmaması herhalde düşünülemzdi. Evet bu bloga da ismini veren Agatha Christie'ye Fan olma durumu Facebook'ta da yankı bulmuş. Ama bu sefer iletişim dili İngilizce.

Bu grupta ayrıca bir çok Agatha Christie hayranı Türk ile karşılaşmak mümkün. Eğer gerçekten diğer insanlarla da Agatha Christie ve onun muhteşem eserleri hakkında fikir alış verişi yapmak istiyorsanız ya da eserleri ve kahramanları hakkında bir şeyler söylemek istiyorsanız bu gruba dahil olun.

Agatha Christie Araç Çubuğu

Agatha Christie için hazırlanan ve resmi sitesi olan www.agathachristie.com adresinden Agatha Christie fanları için büyük bir hizmet sunulmuş. "Agatha Christie araç çubuğu" ile Agatha Christie'nin resmi sitesiyle olan alakanızı her an devam ettirebilirsiniz. Tabi bir Türk kullanıcılar için tek dezavantaj bu "tool bar'ın" İngilizce olması. Ancak yine de faydalı olacağını düşünüyorum.

Agatha Christie Tool Bar'ı Yüklemek İçin Tıklayınız.