20 Haziran 2008 Cuma

Konya Polisi Hercule Poirot'a Taş Çıkartıyor! 3

İş Adamı Cinayetleri
Konya cinayet dedektiflerinin zorlandığı olaylardan biri Ağustos 2007’de meydana gelir. Kahraman Erdem ve Mehmet Mustafa Öcal adındaki iki iş adamı esrarengiz biçimde ortadan kaybolur. Polis, her iki şahsa borcu olduğu tespit edilen ve bir turizm firmasında komisyon karşılığı çalışan bir kişiyi takibe alır. Araştırma sonucunda kişinin olay günü 10’ar kiloluk 4 adet demir ağırlık, çekiç ve naylon ip satın aldığını belirler. Zanlıyla ilgili araştırma sonrasında göllere merakı olduğunun anlaşılması üzerine gittiği 5 büyük gölün kenarlarında cinayetle ilgili iz aranmaya başlanır. Acıgöl kenarında kan izi ve saç telleri bulunur.

Zanlı gözaltına alınır. Üç gün süren sorgusunda suçlamaların hiçbirini kabul etmez. Bu iki iş adamıyla en son saat 24’te görüştüğünü, her iki şahsın Ankara’ya gitmek üzere lüks bir arabaya bindiğini öne sürer. Ankara’dan gelen dalgıç ekibi, Acıgöl’de 30 metre derine dalar. Kahraman Erdem’in cesedi gölden çıkar, deliller de cinayet dedektiflerinin gözünden kaçmaz: Maktulün kolundan çıkan saat ise 22.15’i göstermektedir. “En son iki iş adamını saat 24’te gördüm.” diyen Halil Ay adındaki zanlı, iddiası çürüyünce suçunu itiraf etmek zorunda kalır. Obruk Gölü kenarındaki kan izlerinden yola çıkan polisler tek noktadan 130 metre daldıklarında Mehmet Mustafa Öcal’ın ayaklarına ağırlık bağlanmış cesedine de ulaşır.
Domuz Bağı Cinayeti
Babasına ait dolmuşta şoförlük yapan Recep Özekerci, 28 Nisan 2001 tarihinde gece eve gelmez. Bir gün sonra minibüs terk edilmiş bulunur. 1 Mayıs’ta dolmuşçu, bir villanın inşaatında domuz bağı yöntemiyle elleri ve ayakları bağlı biçimde ölü bulunur. Dönemin polisleri minibüste yapılan incelemede üç adet sigara izmariti, 8 adet erik çekirdeği ve kuruyemiş kabuğuna rastlar. Zanlıların üç kişi olabileceği üzerinde durulur. Çalışmalar netice vermeyince dosya kapatılır.

Yeni ekip, bu olayı çözmeye kurguladıkları senaryo ile başlar. Önce maktulün ailesinin hatıra olarak evin önünde beklettiği minibüste yaşananları canlandırırlar. Sigara izmaritlerinin söndürülüş şekli incelendiğinde zanlının tek kişi olduğu tespit edilir. Erik çekirdeklerinin koltuğun arkasına atıldığı yer de tek kişiye işaret etmektedir. Cinayet büro olayın gasp olduğuna karar verir. Ancak bu gaspı yapanın Konyalı olması mümkün değildir; çünkü minibüsün terk edildiği mahal olay yerinden 3 kilometre uzaklıkta gelişigüzel bir yerdir.

Ekip, olayın meydana geldiği villada da canlandırma yapar. Elde edilen tüm yeni bulgular katilin kim, nereli ve nasıl birisi olduğu yönünde bilgilerin tespitini kolaylaştırır. Üç yıllık araştırmanın ardından minibüs duraklarına yakın barakada Batmanlı bir kişinin o dönemde kaldığı belirlenir. Mezkûr şahıs olaydan hemen sonra ortadan kaybolmuştur. Kira sözleşmesinde ismi olan kişi Batmanlı Bilal Çelik’tir. Polis 7 ay boyunca Bilal Çelik’i takip eder. Bu şahsın sigarasını nasıl söndürdüğünü bile öğrenir.

Gözaltına alınma vakti geldiğinde, “Bana 7 yıl sonra ulaştılar. Ellerinde delil yok. Blöf yapıyorlar.” düşüncesini ortadan kaldırmak için kendisine şu soru sorulur: “Neden 7 yıl sonra 70 milyonun içinden bir tek seni alıyoruz? Bunun cevabını verdiğinde bizim sana geldiğimizi anlarsın.” Minibüsten alınan 300 parmak izinden birisinin de Bilal Çelik’e ait olduğu olayın delilleri arasında yer alır. Minibüste bulunan sigara izmaritlerinden elde edilen DNA’nın zanlıya ait olduğu da ortaya çıkar. Sorgunun sonunda Bilal Çelik, ismini dahi bilmediği dolmuşçuyu öldürdüğünü itiraf eder. Bilal Çelik, dolmuş şoförünü önce iple boğarak öldürmüş, ardından Hizbullah süsü vermek için domuz bağı ile bağlamıştır.
Hayat Kadını Cinayeti
2 Mayıs 2003 tarihinde Abdülaziz Mahallesi’nde Şule takma adlı bir hayat kadını olan Songül Tekeli, çıplak vaziyette ölü bulunur. Yüzlerce kişinin ifadesine başvurulur; ama sonuç alınamaz. Dedektifler bu dosyayı yeniden açtığında kadının öldürülüş şekli, olayı farklı bir boyuta taşır. Kadın öldürüldükten sonra ev telefonu dökümleri incelenmiş; ancak herhangi bir şahsa ulaşılamamıştır. Maktulün elle boğulması cinayetin bir müşteri tarafından işlendiğini ortaya çıkarır. Üç aylık telefon kayıtları yeniden incelenir. 57 kişilik şüpheli listesi tek tek ele alınır. Katilin bıçak ya da silah taşımaması cinayetin plansız, şüphelinin ise sabıkasız olduğu tezini ortaya çıkartır.

Hayat kadınının otopsi raporunda boynunda kızarıklar olduğu yer alıyordur. Dedektifler, bu kızarıkların elleri tahrişli birisi tarafından yapıldığına hükmeder. Telefon kayıtları tekrar incelenir ve sabıkalı olanlarla ağır işte çalışmayanlar elenir. Şüpheli kişiler ise teknik takibe alınır. Domuz bağı cinayetinin çözülmesinin ardından Konya Emniyet Müdürü Mehmet Salih Tuzcu “10 yıl içinde meydana gelmiş bütün faili meçhul cinayetleri çözmeye çalışıyoruz. Şu anda ekibimiz bazı dosyaların üzerinde çalışıyor. Hiçbir faili meçhul cinayet kalmayacak. Sırası gelen zanlı yakalanacak.” sözlerinin kamuoyuna yansıması üzerine, korkuya kapılan bir kişi telefonunu kapatıp üç gün boyunca açmaz. Zanlı yakayı ele vermiştir.

Polis, bir ay takip edilen Fedayi Y. ile defalarca farklı meslek kılıflarında irtibata geçer. “Fedayi gel. Bir kadın konusu var. Bizimle merkeze geliyorsun.” denilince zanlı “Hangi kadın?” diye sormadan suçunu kabullenip polise teslim olur. 4 saatlik sorgunun ardından suçunu “Bir gençlik hatasıydı.” diyerek itiraf eder. İfadesinde, “Sıranın bana (Emniyet müdürünün açıklaması üzerine) geldiğini anlamıştım.” der. Sorgusunun ardından nezarethanede uyur. Uyandıktan sonra şunları söyler: “Suçumu size anlatarak rahatladım. İlk defa bu kadar rahat uyudum.”

Kaynak: http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=30518


Hiç yorum yok :